Ana sayfa OTOMASYON OKULU OTOMASYON ve ENDÜSTRİDE TEKELLEŞME TEHLİKESİ VAR MI?

OTOMASYON ve ENDÜSTRİDE TEKELLEŞME TEHLİKESİ VAR MI?

PAYLAŞ
Erol Barış
Yayın Danışmanı
www.automationtr.com

 

Endüstrinin, enerjinin hemen her iş kolunda her gün yeni satın alma haberlerini okuyoruz. Global firmalar kara delik gibi küçük firmaları çekip yutuyorlar. Bazıları bünyelerine kattıkları firmaları ‘özerk’ halde bırakırken, bazıları bütün geçmişlerini, kimliklerini bir kalemde siliyorlar.

Satın alınan firmalardaki ünvanlar, kurumsal kimlikler değişirken; çalışanlar, müşteriler için de kavram kargaşaları hem iş yükünü arttırıyor hem de zorluklara neden olabiliyor. “part of x company”, “group member of x company” ifadeleri tüm kurumsal kimlikte, lansmanlarda, her yerde kullanılmak zorunda.

Hangi firmanın hangi gruba ait olduğunu kimin kimi satın aldığını; futbol takımlarını, transferleri yakından takip edenler gibi bilmek durumundayız artık.

Yakın zamana kadar otomasyon ve elektrik-elektronik sektöründe faaliyet gösteren ve cirosu yılda 10 milyar dolardan fazla firması sayısı bir elin parmağını geçmezken, 2015 cirolarına baktığımda bu sayının onlarca olduğunu görüyorum. Rekabetin en üst sınıflarında rekabet eden firmaların sayısı azalırken, rekabet şartları da sertleşiyor. Bu da firmaları daha agresif büyümeye zorluyor ve özellikle büyük projelerde ‘tüm yolları mübah görme’ politikasını güçlendiriyor.

Bilhassa gelişmemiş ve gelişmekte olan ülkelerde patlak veren rüşvet skandallarına otomasyon, endüstri firmalarının adlarının karışmasını kaygıyla izliyoruz. Bu ülkelerdeki diğer tehlike ise tekelleşme ile ilgili yasal düzenlemelerin, sivil yapılanmaların zayıf olması. Avrupa’da ve ABD’de tekelleşme riski oluşturabilecek satın almalar mahkemelerce engellenirken, bir çok ülkede paranız varsa her türlü satın almayı yapabiliyorsunuz.

Tekelleşmede bir başka dikkat çeken nokta ise dev global firmaların birbirlerinden aynı iş kollarına dair satın alımları. Örneğin sensör ürünleri olan bir firma diğer markaların da sensör markalarını, departmanlarını satın alıyor. Böylelikle aynı iş kolunda daha güçlü hale geliyor. Aslında şu an geldiğimiz noktada global markalar ürün grupları ile ilgili köşe kapmaca oynuyorlar. Bazılarının aralarında birbirlerinin iş kollarında faaliyet göstermeyeceklerine dair gizli yazılı anlaşmaları var mıdır emin değilim. Ama ticari faaliyet grafiklerinden yazılı olmasa da sözlü anlaşmalar olduğunu anlayabiliyorum.

Bu konudaki son büyük tehlike ise, yalnız kalan firmaların uzlaşma platformunda buluşabilmeleridir. Başta fiyat, teknik koşullar gibi konularda uzlaşan ‘büyükler’ hem diğerlerine yaşama şansı tanımazlar hem de müşterinin, tüketicinin zararına ama kendilerinin çıkarına uygun hareket etme gücünü elde edebilirler.

Rekabet her zaman kaliteyi, daha iyi fiyatı doğurur. Elbette bu rekabet; insani değerler ve yasal düzenlemeler doğrultusunda olmalıdır. Bu yüzden tekelleşme hem kanun duvarlarıyla hem de sivil yapılanmalarla engellenmelidir.