Ana sayfa OTOMASYON OKULU OTOMASYONDA DOĞU BATI REKABETİ YAŞANIR MI?

OTOMASYONDA DOĞU BATI REKABETİ YAŞANIR MI?

PAYLAŞ
Erol Barış
Yayın Danışmanı
www.automationtr.com

Hemen her sektörde sertleşen rekabet, düşen kar marjları tüm firmaları maliyetlerini düşürmeye kafa yormaya, yeni arayışlara zorluyor. Yeni tesis kurulumlarında, yenileme ve bakımlarda da onlarca kez revize edilen fiyatlar, yeniden yeniden verilen teklifler rekabetin sınırlarını zorlamaya başladı.

Endüstriyel otomasyon, makine ve proses birimlerinde de zorlaşan rekabette yeni bir döneme giriyoruz. Maraton yapılan yol neredeyse aynı ama yan yana koşan, gerilerden gelip öndeki grupları zorlayan sporcuların sayısı arttı.

1990’ların başında itibaren başta Çin olmak üzere Uzak Doğu ülkelerinin domino etkisi gibi sırayla sektörlere girişleri, yükselişleri hatta sektörleri ele geçirişlerini izledik, izlemeye devam ediyoruz. Hammadde temelli, ucuz iş gücüne dayanan sektörlerdeki katlanan büyümeleri katma değerli sektörlere de sıçradı.

Yıllar önce bir Çin seyahatimde Huawei marka mobil telefon görmüş, biraz inceledikten sonra kalitesiz olduğuna karar verip bırakmıştım. Çok değil, üzerinden yaklaşık 10 yıl geçtikten sonra bugün Türkiye’de varlığı yadsınamaz bir marka oldu. Kendi markasıyla mobil telefon satışları çok başarılı değil ama Türk Telekom’dan Vodafone’a kadar bir çok marka için telefon, modem gibi ürünler üreten, dünya genelinde 140.000 çalışana ulaşan bir yapıya dönüştü. İletişim birimlerinin yanı sıra UPS gibi alanlarda da ürünleri aranan bir marka oldu.

Özellikle Güney Kore’nin otomotiv sektöründeki başarıları üniversitelerde ders olarak okutulur oldu. Hundai ve KIA, bakış açılarında, yargılarda değişime neden olan firmalara en güzel örnekler oldular. Samsung’un başarı hikayesine değinmeye bile gerek yok. Otomasyon, proses ve haberleşme endüstrilerinde de çok önemli atılımlar yaptılar.

Japonya zaten Omron, Mitsubishi gibi markalar ile global pazarlarda temsil ediliyordu. Diğer ülkelerde de kıpırdanma başlamışken Avrupalı ve ABD’li firmalar hızlı davranarak yerel pazarlarda hakimiyet kurmayı başardılar. Diğer taraftan kitlesel üretim tesislerinin çok hızlı gelişmediği ülkeler bunu fırsata çevirdiler. Otomasyon pazarı küçük olunca dünya devlerinin baskısı altında kalmadılar. Buna en güzel örnek Tayvan oldu. Elektronik iş kollarını iyi geliştiren Tayvan; endüstriyel bilgisayar, PLC-monitör gibi görüntüleme teknolojileri üreten AXIOMTEK, AAEON gibi markalarla tanınmaya başladı. Sürücü ve robot teknolojilerinde de kıpırdanmalar olsa da oldukça zayıf henüz. Yine Çin’de Harbin Boshi, Step Electonic, INVT gibi alanlarında hızla büyüyen firmaların sayısı çoğalıyor.

Uzak Doğulu otomasyon, elektrik-elektronik firmaları Batıya açılmak için çok hevesliler. Ofis açma, temsilci bulma gibi gayretleri var. Fuarlara katılıp pazarlara giriş yapmaya çalışıyorlar. Bir çoğunun yeterli sermayesi de var. Ancak global firma olmaları için çok kritik hatalar yapıyorlar. Öncelikle kurumsallaşma çalışmaları hem çok yetersiz hem de çoğunlukla hatalı. Özellikle Çin’deki genç nüfus dinamizm sağlıyor ama Batılı büyüklerinin yanlarında çok acemiler. Üniversiteyi yeni bitirmiş, birkaç yıl iş tecrübesi olan bir gencin global pazarlama müdürü olduğunu görünce şaşkınlığını gizleyemiyor insan.

Diğer taraftan her üründe olduğu gibi termin süreleri, servis vb. konularda da çoğu zaman tercih hanelerine eksi yazılıyor. Fiyat-Kalite parametrelerine bakınca Uzak Doğulu firmalar zaman zaman tercih ediliyorlar elbette. Beklentiler ölçeğinde pişman olanların sayısı da oldukça az.

Sonuç olarak elektronik tabanlı otomasyon ve haberleşme ürünlerinde orta vadede Uzak Doğulu firmalar Batılı rakipleri ile boy ölçüşebilecek düzeye gelecekler. Robot, hareket kontrol gibi mekanik ağırlıklı ürünlerde ise uzun bir süre daha arka planda kalmaya devam edecekler.